9 Eylül 2009 Çarşamba

BALIKÇININ MARTILARI..

Bilmiyorum bizim evde mi böyledir? Yoksa bütün evlerde de aynımıdır, sabahları o güzelim kahvaltı masasından kalkıp da, ayaklarımızı uzatıp keyif çayından bir yudum aldık mı? O malum soru gelir..

- Bu gün ne pişirelim?

Dünyanın en zor sorusu gelir bana bu soru.. Çünkü soru her gün aynıdır, ama her gün farklı bir cevap beklenir bu soruya..

Dün de öyle oldu; Keyif çayından şeftali ağacının deniz manzaralı 2 metrekarelik gölgesinde daha ilk yudumu almıştık ki; geldi o malum soru..

-Bugün ne pişirelim?

Yüzümdeki yılgınlıktan olmalı ki, soruyu sorar sormaz, eşim kendi verdi cevabı.

-Erdal bugün 1 Eylül denizlerde avlanma yasağının bittiği gün. İstersen sen balıkçının yolunu gözle.. Deniz balığı bulursak..Ne olursa olsun, bugün balık pişirelim.

Pek sevdim bu cevabı. Tamam hanım çok sevdim bu fikrini. Sen balık işini bana bırak.

Bizim buralarda balık çarşıdan alınmaz.. Balıkçı denizden motorla gelir. Sabah saat 9.00’ gibi Dikili’den yola çıkar, sitelere uğraya uğraya gelir bizim oralara… Bizim oralara geldiğinde de saat 13.00 gibi olur. Yaklaşık 20 kilometre kadardır.. Dikili’den bizim buraları.. Yıllar önce Feyzullah Reis gelirdi balık satmaya..İri yarı adamdı, yaşı ben diyeyim 65, siz deyin 70.., başında kocaman şapkası ile heykel gibi dururdu motorun ortasında, tüm yazın güneşini yemiş vücudu marsık gibiydi.. Yanında mutlaka bir çığırtkanı olurdu…Çipura vaaar.. Levrek vaaar..  Sardalya var.. Balıkçı geldi.. balıkçı diye bağıracak.. Kendisi bağırmazdı.. Çünkü O ağır ağabeylerdendi..

Şimdilerde O gelmiyor artık.. Basri Reis geliyor.. Nöbeti O devralmış.. Sordum geçenlerde..

- Basri Reis..,Nerelerde bizim Feyzullah Reis..Hiç görmedik bu sene yoksa..

Sözümü zınk diye kesti Basri Reis.. Yok..yok .. hasta biraz, ondan çıkamıyor..

Ben şeftalinin gölgesinde bir taraftan gazeteye bakıp, bir yandan da bunları geçirirken aklımdan; Eşim saatte bir geliyor..

- Erdal, Unutmadın değil mi balıkçıyı?.. diyor arkasından da tehdidi basıyor….
- Yoksa akşama kahvaltı yaparsın..
- Bakıyorum, hanım bakıyorum, vallahi bakıyorum..
- Belli yerinden kıpırdamadan bakıyorsun..
Vallahi de bakıyordum.. Bizim buralarda Basri Reisin gelip-gelmediğine bakmak için, 100 metre yürüyüp sahile inmeye gerek yok ki;

Çünkü Basri Reis de Feyzullah Reis gibi martıları ile gelir.. Önce martılar avazları çıktığı kadar bağırır..Sonra duyulur, motorun sesi…

Daha bunları söylemeye fırsat bulamadan başladı, martıların haykırışı..Hem de ne haykırış yeri-göğü inletiyorlar.. Arkasından motor sesi..Pat..pat…patt.. Ama gözle bakıldığında daha görünen bir şey yok ortada..

- Sevin Hanııım.. Geldi, Basri Reis..
- Hani, nerde, görünmüyor ortalıkta..
- Hanım geldi.. Valla.. Söyle sen ne istiyorsun.. Ne balık varsa alayım mı?
- Dur!.. bende geliyorum…
Biz daha sahile varmadan Basri Reis’in motoru da, martıları da geldi bizim sahile.. Basri Reis bir yandan bizi görünce baştan kara yapıyor motoru bir yandan da bağırıyor…

Çipura vaaar.. Levrek vaar..Canlı canlı sardalya var….

Motorun başına önce bizimki gitti.. Göz göze geldiğimizde..” Erdal, sardalyalar harika.. alıyorum” dedi… Sonra komşular üşüştü motorun başına herkes sardalya aldı.. Ama laf aramızda sardalyalar da gümüş gibi parlıyordu..
Balığı alan sahilden ayrılmıyor.. Basri Reis’in martılarını seyrediyordu…

- Basri Reis bu martılar, Feyzullah Reis’den mi kaldı..
- Vallahi ondan kaldı ağabey.. Ama ben nüfuslarını üstüme aldım.. Artık onlar benim çocuklarım.. Bakımları benim üstüme…
- Reis, levreklerde hoş görünüyor.. Deniz levreği mi?

Önce etrafına bakındı.. Sonra kulağıma eğildi..

- Ağabey bu millet saf mı be… Her gün her balık alan deniz mi? Çiftlik mi? Diye soruyor..15 liraya deniz çipurası olur mu? Restorancı 30 liraya havada kapıyor.. deniz levreğini.. çipurasını..
- Eeee… ama sen soranlara deniz diyorsun.. Üstelik yemin ediyorsun..
- Ağabey, çiftlik dedin mi kimse almıyor bizim çorba da kaynamıyor.. Yemin ediyorum.. Ama vallahi bir ayağım havada…

Baktık motorun başı kalabalıklaşmaya başladı.. herkes sardalya alıyor…Arkalardan biri…
- Usta levrekler kaç lira?..
- Sana 15 olur abi…
- Deniz mi?..Çiftlik mi?
- Ayıp ettin ağabey deniz vallahi…
Tam o anda baktım ..gerçekten Basri Reisin bir ayağı havada…
Aradan 10 dakika geçti. Alış-veriş bitti..Basri Reis Motoru denize doğru itmek için karaya atladığında, bir daha göz göze geldik…
- Reis; çipuralar da deniz mi..
- Ayıp ettin ağabey… Vallahi de deniz.. Billahi de…

Baktım Basri Reis’in sağ ayağı beline kadar kalkmış…

Basri Reis Pancar motoru çalıştırmak için ipini var gücüyle çekerken martıları da başladı avazları çıktığı kadar bağırmaya…

Onlarca martı hergün Basri Reis nereye onlar da oraya… Basri Reis her gün denizden 40 Kilometre yol yapıyor… Martılarda karın tokluğuna 40 kilometre yol yapıyor…

- Basri Reis, papalina çıkarsa, yarın getirsene..
- Ağabey nerdeee.. papalina.. çıksa ben yerim..
- Rastgele.. Basri Reis.. Rastgele…

1 yorum:

Unknown dedi ki...

çok keyifli bir hikaye olmuş babmla paylaştım oda açok sevdi güzel anlatımınız için teşekkür ederim not: basri reisin kızı