20 Aralık 2008 Cumartesi

HAKLARIM HELAL OLSUN

Kimya hocamız Şule hanımı da kaybettiğimizi biraz önce üzüntü ile
öğrendim. Allah rahmet eylesin...Hepimizin başı sağolsun.

Okulumuz ile ilgili haberler geldikçe...Üzüntülü de olsa.. sevinçli de olsa
alıp beni atıveriyor yıllar öncesine..şimdi olduğu gibi...

MASAL; 1

Yıl 1962, Pavyon dediğimiz binanın alt katında sağdan 2. sınıfta yani
4-C sınıfında okuyoruz. Kimya dersimize Behire Akdoğan hocamız
geliyor. Dersleri de Müdür odasının olduğu ana binadaki öğretmenler odasının tam altına denk gelen kimya laboratuvarında yapıyoruz...
O zaman Karşıyaka'ya ve tabii bizim okula havagazı veriliyor....
Deneyler yapılırken tüpler havagazı ocağında ısıtılıyor...Yani kimya
laboratuvarında havagazı var..Behire hanım da olağanüstü
evhamlı bir öğretmen zil çalınca laboratuvar kapısında toplanıyoruz.
Behire hanım geliyor...kapıcıyı açıyor...tam bir tazı görümünde
yerlere kadar eğilip...koklaya...koklaya 8-10 metre ilerliyor...
biz onu en az 3-5 metre geriden izliyoruz...
Güvenli olduğu kanısına varınca...buyurun çocuklar yerlerinize diyor. Ve bu seramoniden sonra dersler başlıyor....
İşte O gün konumuz iyot ile ilgili idi..dersi anlattı..bir kavanoz dolusu iyotu (kırmızı pul biber görünümünde) ön sıradaki arkadaşımıza verdi...yakından görelim diye..elden ele dolaştırıyoruz.. İyot kavanozu tüm sınıfta dolaştı.. Kürsüye geldi.
Ama dolu olan kavanoz yarıya inmiş...
Behire hanım sinirlendi..
-Nerede bu iyotun yarısı.. kim aldı ise getirsin.. buraya bıraksın dedi
sınıftan " tık" yok..
Suçlu bir kişi değil ki... sınıfın yarısı...
dersin ortasında hepimizi kaldırdı.. giriş kapısının önünde topladı..
sıralarımızın üzerindeki.. defterlerimizin.. kitaplarımızın arasına
bakmaya...elindeki kağıda da lekeli defterlerin sahiplerinin numarası
ve adını not almaya başladı..

Meğer bizim defterlerimizin arasına bir çay kaşığı kadar numune
aldığımız iyot defterin arasında tabak büyüklüğünde tentürdiyot ( böylemi yazılıyordu acaba?) renkli kocaman lekeye dönüşmüş,

İşte O yıl Behire hanımın çantasındaki O liste belki 30 defa çıktı..
sağ eliyle listeyi havaya kaldırırkende....
- Vereyim mi şimdi bu listeyi disipline ... Göndersinler mi? hepinizi
Namık Kemal'e... diye diye bizi defalarca tehdit etti....Biz de saf saf.... Her dafasında
- Vermeyin hocam, bir daha olmaz dedik... Ama yapacağımız hiçbir şeyden de geri kalmadık....
Nur içinde yat sevgili hocam......

ALINACAK DERS; kimse iyot aşırmasın leke yapıyor....

MASAL 2


Yıl 1963 Esas lise binasının üst katında balkonlu sınıfların sağ tarafta olanındayız
yani 5 Ed D kimya derslerimize Şule hanım geliyor...
İlk defa tanıyoruz.. epeyce de yadırgıyoruz...Bir hanım olarak kendisine estetik açıdan hiç dikkat etmeyen... Yerlere kadar uzanan
mantosu...soğuk havalarda üşürüm telaşıyla her yerini örttüğü kalın
bir eşarp veya şalı...Düzeltmek için hiç çaba sarf etmediği ege şivesi....Şaşırtıyor bizleri....
Çünkü hepimiz... Tahsin Yaşamak hocamızın şıklığını kıskanılacak kadar düzgün türkçe konuşmasını...
bir yıl önce tarih derslerimize gelen Jale Oğultürk'ün zerafetini arıyoruz...
Bütün hocalarımızda.... Neyse dönelim esas masala.......

Çok soğuk bir kış günü.. Şule hanım kimyadan yazılı yapacak
çok üşüdüğünü bildiğimiz için sobayı söndürdük...sınıf buz gibi..
Şule hanım geldi.. titreye titreye... Sınıf da soğuk resmen buz kesiyor ama... sınav da başladı...
Arkamda Hüseyin Girgin Oturuyor... O kimyadan iyi... Bütün
A grubunu sorularının hepsinin cevaplarını yazmış bir kağıda
verdi bana... 5 cevap var... kaç istiyorsan o kadar yapıp bir
başka arkadaşa cevapların yazılı olduğu kağıdı veriyorsun...
4 kişinin icraatı tamam... Hüseyin 10 alacak bizler de 6 alacağız
yazılıdan tabii ki farklı sorular yaparak....
Aradan 15 gün geçti.. ( Yazılı sonuçlarını çok geç okurdu)
Hocamız notları okuyor... Hüseyin 7.... Erdal 4, Mehmet İkiz 5
Münir Erçeltek 6, Akın 4, şaşırdık kaldık....
Ben Elimi kaldırdım... Akın da...
- Hocam benim kağıdıma bir daha bakarmısınız demeden
Şule hanımdan cevap....
- Çok mu biliyon kimyayı?.. .hadi ge.. sözlü yapem...hadi ge...
aynı soruları sorcem.. gecen mi?
Bu arada Akın'la ben Özcan Tekgül gibi kıvırdık...sözlüye
kalkmadan paçayı kurtardık....
AMA....Vallahi de....Billahi de kağıtlarımız 6'lıktı....

ALINACAK DERS; Aklı olan kimse Şule Hanıma yazılı ıitirazı yapmasın...:::)))))))
Nurlar içinde yat sevgili hocam...Haklarım helal olsun...
Erdal ÖNAL - 04.12.2008

Hiç yorum yok: