16 Ekim 2008 Perşembe

ORADAYDIM....

Yazlığımızda denize bakan bir hamağımız var. Sanki hamak değil "Zaman makinası". Ne zaman oraya uzansam, hep 40 yıl 50 yıl öncesine gidiyorum.
Zaten iki yıl önce " Eski Karşıyaka'da unutulmasına kıyamadıklarım" Web sitesini hazırlamak fikri de O hamakta uzandığım günlerden birinde gelmişti gündemime....
Dün; Sabahın erken saatlerinde yine uzandım hamağıma....Daha uzanır , uzanmaz "Pavlog'un köpeği " misali gidiverdim
geçmişime...O Erkan'ın yazdığı "Boyalı camın öyküsü"...Serdar'ın yaptığı "Hepsi senin mi yavrum" fotoşop bir türlü
çıkmıyordu zaten aklımdan...O lisemizin eski binasının fotoğrafı
gitmiyordu...gözlerimin önünden...
1964 yılının 6 Ed C sınıfı daha önce de defalarca anlattığım gibi...Rıfat Ilgaz'ın hababam sınıfının yıllar önceki versiyonu idi sanki...Ayvalık'ta, Menemen'de,Bergama'da..Kula'da, Salihli'de O yıllarda lise olamadığından, O bölgelerin lise çağındaki bütün gençleri Bizim liseye geliyordu...O yıl hangi akla hizmetse...hepsini, aynı sınıfta toplamışlardı..Üstelik bu yetmiyormuş gibi..Tasdikname ile gelenler...tahsiline birkaç yıl ara verenler...Belge sınavına katılıp da kazananlar hepsi, ama hepsi 6 Ed C'de toplanmıştı...O yıllarda lise 3. sınıf öğrencisinin yaş ortalaması..16-17 ise bizim sınıfın yaş ortalaması sanırım 21-22 idi. Pekçok arkadaşımız sabahları sakal traşı olarak gelirdi..Okula....
Bu aklıma geliveren masal pek hoş değil...hatta hijyenik de değil..Ama biz yaşadık bunları...İnsan beyni fren de tutmuyorki...geldi işte aklıma....Üstelik Karlis grubunda benden başka 2 6 Ed C'li arkadaşım daha var..Sanırım
bunları okurlarsa kıs...kıs gülecekler....
Çok iyi hatırlıyorum 1964 yılının Mart ayı idi...O zamanlar sabahçı-öğlenci yoktu..sabahtan 4 ders yapılır,
herkes öğlen evine yemeğe gider...veya Fatma bakkalın yaptığı yarım ekmek içine sucuğu...yerdi..
O gün hava çok bulutlu idi..Öğleden sonraki ilk derse girdiğimiz saatlerde "Bardaktan boşanırcasına" yağmur başlamıştı. O kadar çok yağıyordu ki Okulun bahçesi göle dönmüştü...Bizim sınıf alt katta Vassaf bey'in odasının yanındaki sınıftı..
yağmurun yağışı ders boyunca devam etti..hatta zaman zaman pencereden dışarı bakıp, kimyacı Şule hanımı iyice
sinirlendirmiştik...." dışaada maymun mu oynuyo?..herkesle önüne baksın bakem.." dese de dinleyen yoktu...
Zil çaldı, herkes tenefüse çıktı...öğleden sonranın ilk tenefüsü olduğundan hepimiz sıkışmıştık...grup halinde merdivenin solunda kalan tuvaletlere geldiğimizde, bir de ne görelim..tuvaletlerin kapısı kilitli...Hatta kapının altından da pis sular geliyor... Demek ki yağmur nedeniyle..tuvaletler tıkanmış...hizmetliler de kapıları kilitlemişti...Yapılacak tek şey pavyon binasının arkasındaki tuvaletlere gitmekti...Ama yağmur öylesine şiddetli idi ki..
O yıllarda öyle herkesin şemsiyesi de yoktu...Evlerde sadece babaların şemsiyesi olurdu...Eğer annenin de şemsiyesi varsa..." Onların durumu iyi" denirdi...Bizim koskoca sınıfta...sadece Mahir'in şemsiyesi vardı...O nedenle tuvalete gidebilen tek kişi O olmuştu...Dönüşünde de şemsiyenin suyunu silkmiş..sınıf kapının arkasına dayamıştı...Mahir şemsiyenin suyunu iyice süzdürememiş olmalı ki? bir fincan kadar su..sınıfın ortasına doğru akmıştı....
İşte herşey O zaman başladı...Sınıfa girmek isteyen giremiyordu..çünkü kapıyı arkadan tutuyorlar...bir taraftan da
şemsiyenin üstüne işiyorlardı..Ben sınıfın içinde olduğumdan olayın birebir tanığı idim...1-2....3-5...10-11
derken sınıf
çiş gölüne dönmüş...yoğun bir sidik kokusu etrafı kaplamıştı...Ayıptır söylemesi suç işleyenlere ben de dahilim....
Zil çaldı...tenefüs bitti...Ders coğrafya, hocamız da Melahat Koloğlu.... Sınıfta yoğun koku altında..derin bir sessizlik ve meraklı bir bekleyiş başlamıştı....
Başkan Şeref, aniden yerinden fırladı...kapıyı tuttu... "Hoşgeldiniz hocam"..dedi. Melahat hanım kapıda durdu...hiçbirşeyi umursamadan ayakabılarının topuklarına basarak kendini kürsüye attı...her zaman ki gibi...kimseyi selâmlamadam masasına oturdu... Çantasını açtı... dolmakalemini çıkardı... Kapının arkasına baktı... şemsiyeyi gördü...Şeref.. "BU KADAR SU , BU ŞEMSİYEDEN Mİ ÇIKTI? " diye sordu... Şeref de evet hocam dedi...
Bir an durdu...Ağzını kapadı.. burnundan derin..derin nefesler almaya başlayınca herşeyi anladı..yüz hatları gerildi sinirli bir ifade ile terbiyesizler dedi...ve sınıfı terk etti....
Kürsünün karşısındaki kümenin en arkasında İhsan oturuyordu...İhsan Ulacaklı idi..ve göçmendi..tam bir göçmen şivesi ile konuşurdu...Edebiyatçımız Tahsin Yaşamak bir gün numarasını sorduğunda "Üjbinikiyüzaltı" deyince...5 defa tekrarlatmış...yine de olmamıştı....İhsan'ın yaşı bizden çok büyüktü...herkese saygılı çok sevilen bir arkadaşımızdı...
Melahat Hanım sınıftan çıkar çıkmaz...kürsüye fırladı..."Şeref tut kapıyı be..." dedi..sonra da...
" Lazım size bişe... süleyeyim... epiniz işediniz kapının arkasına kuvacaklar... bizi günderecekler... Namık Kemal'e....
verirlerseydi... epimizi..disipline... değelimki hepimiz..." Ben işemedim... işeyeni de gürmedim..." Daha İhsan'ın sözü bitmeden
sınıf kapısı tartaklanmaya başladı... Şeref kapıyı açtı... Vassaf bey... Alı,al.. moru, mor girdi içeri... Şerefe döndü...
"Şeref kim işedi sınıfın içine diye sordu.... Cevap..: görmedim hocam...." Kısa kulaklı eşşekler...gönderelim hepinizi Namık Kemal'e de görün gününüzü...diye tehdit ettikten sonra...."Herkes birer kağıt çıkarsın " dedi....Her sıradan bir kişi..
defterin ortasından bir yaprak kopardı...yarısını yanındaki arkadaşına verdi.... Vassaf Bey kimsenin konuşmamasını
olayı , adını...soyadını...numarasını yazdığı kağıda 5 dakika içinde yazmasını.... söyledi... Bütün sınıf İhsan'ın söylediklerinin aynısını 3 dakika içinde yazdı....Şeref kağıtları topladı.... Vassaf beye verdi.... Vassaf bey... disiplin
kurulunun toplanacağını...Bu nedenle herkesin eve gidebileceğini söyleyince.... Bütün sınıf topuklarının ucuna basa..basa, çiş gölüne dönen sınıfı terk etti.....
Biz Mart ayından ... Mayıs'a kadar hergün kovulmayı bekledik,Kovulmadık... Bu olay da faili meçhul bir olay olarak Karşıyaka lisesinin kayıtlarında kaldı.....
Şimdi artık kimse ..hiçbir olayın örtülü kalmamasını istiyor... Ben de.... Öyle ise ben bu olaya ışık tutmak istiyorum.. Anlatayım ki gerçekler geç de olsa su yüzüne çıksın....Ben de huzura ereyim... 1964 yılında 6 Ed C sınıfında... kapı arkasındaki şemsiyeye işeyenlerin...listesidir...
l- Nil Doğrul 2- Cengiz Eriç 3-Cazip Coşkuner 4-Mehmet Taştemel 5- Hamit Kanarya
6-Aydın Gürleyen 7-Erdal Önal 8-Hasan Miri 9- Erdoğan Şendilmen 10- Yalçın Yamandağ 11-..12-...13-...
İlk aklıma geliverenler....Masal çok şık değil ama yaşadık bunları... Erkan "Boyalı camın öyküsü "nü  anlatınca geldi aklıma.. Hatta 20 gün kadar önce her olayın büyük elebaşısı Cengiz Eriç'le bir araya gelince eşlerimize bir kez daha anlatıp, anlatıp güldük... Yaptıklarımıza....
Kalın sağlıcakla.... Ben hamağa uzanmaya gidiyorum....
NOT: Yazıda, adı geçen.. artık aramızda olmayan Mahir Çinsar, Aydın Gürleyen, Mehmet Taştemel , İhsan Karaaslan'ı,Cengiz Eriç’i ve Cazip Coşkuner’i saygı ile anıyorum.

Hiç yorum yok: