16 Ekim 2008 Perşembe

HOCALARIN…HOCASI

1963-1964 öğretim yılı başladığında, hangi sınıfta okuyacağımızı çok merak ediyorduk. Herkes de olduğu gibi bizde de bir yıl önceki arkadaşlarımızla aynı sınıfta okumak çok önemli idi. Okulun açıldığı ilk gün sınıf listelerine bakınca herkes çok rahatladı. Çünkü yeni arkadaşlar ilave edilse de bir yıl önceki 5 edebiyat D sınıfının tamamı, 6 edebiyat C sınıfına verilmişti. Yeni sınıfımızda herkes birbirine sarılıyor, sevinç çığlıkları atıyordu. Şimdi hafta boyunca merak edilen ikinci konu hangi derse, hangi öğretmenin geleceği konusu idi. Her ders zilinin çalışında merakımız doruklara çıkıyordu. Çarşamba, perşembe gününe geldiğimizde artık karnımızın şişi inmişti. Tarih dersine Fikret Hanım, Coğrafya dersine Melahat Hanım, Matematik dersine Şükran Hanım’ın gelişi bizi çok mutlu etmişti. Ama Beden eğitimi dersine Abdurrahman Beyi beklerken Sadık Beyin gelişi ile şoke olmuştuk. Fransızca’ya Vassaf Bey’in ,  İngilizce’ye de Çubi’nin geliş de sürpriz olmamıştı. Şimdi “Turpun büyüğü torbada” kalmıştı. Edebiyat ve kompozisyon derslerine kimin geleceği hala belli değildi.Ama.. hepimizin beklentisi.. ya Kadriye Hanım, ya da Azize Hanım idi… Olmadı…. ikisi de gelmedi.
Galiba Çarşamba günü ilk saatlerdi.. ders zili yeni çalmış, herkes birbiri ile konuşuyordu. Sınıfın kapısı yavaşca açıldı, içeri sakin adımlarla kimseyi umursamayan, lacivert takım elbiseli gömlek yakaları, kol manşetleri kolalı, ayakkabıları pırıl pırıl boyalı, tiril tiril giyimli birisi girdi. Gelen öğretmeni adını bilmesek de hepimiz tanıyorduk. En azından bayrak törenlerinde, özel günlerde defalarca görmüştük. Birkaç dakika içinde fısıltılar kulağımıza ulaştı. Gelen Edebiyat öğretmeni Tahsin Yaşamak idi. Demek ki bu yıl derslerimize O girecekti.
Kürsünün ortasında durdu. Sınıfa döndü, “Günaydın efendim, iyi dersler” dedi. Gitti masaya oturdu, defteri imzaladı. Başını kaldırıp, sınıfa baktığında herkes konuşmaya devam ediyordu. Sert sözlerle uyarılmayı beklerken, olabildiğince yumuşak bir ses tonuyla bu yıl edebiyat ve kompozisyon derslerimize gireceğini söyledikten sonra, edebiyat ve kompozisyonun hayatımızdaki önemini anlatmaya başlamıştı. Sınıfın yarısı dinlemiyordu,. ama öğretmenimizin umurunda bile değildi. O dersi anlatmaya devam ediyordu. Dinlemek isteyenler yavaş yavaş ön sıralarda, dinlemek istemeyenler de sınıfın arka tarafında kümelenmişti. Hatırladığım kadarı ile ön sıralara toplananlar arasında, Ben, Ali Günerli, Erol Menendi, Hüseyin Girgin, Münir Erçeltik, Vehbi, Ufaklık Yücel, Hikmet Varol, Ahmet Dülger, Akın Aykol, Tosun ,Ulucaklı İhsan, Avni, İsa, Yalçın Erdinç, Mahir , Başkan Sarı Şeref ilk aklıma geliverenler. Arkada toplananlar ise; Mehmet Taştemel, Hamit Kanarya, Erdoğan, Cazip, Orfe Şener, Hasan Miri, Güneş, Menemenli Şeref, Gode Cengiz… gibi… liste uzayıp gidiyordu.

Bu gruplaşma hatırladığım kadarı ile sınavlar hariç yıl boyunca devam etti. Benim penceremden bakıldığında hayatımın en güzel okul anılarını O yıl yaşadım. O tiril tiril giyinen Güzel adam, her gelişinde damarlarımıza “Edebiyat “ zerk ediyordu. Sanki Onun derslerinde
İbadet yapıyorduk. Mef’ulü, mefailü’nün tadına varmıştık. Ağzından çıkan Divan edebiyatının büyülü dizeleri önce havada uçuyor sonra beynimize çakılıyordu.Hem de öylesine bir çakılma ki,43 yıldır hala duruyor izleri. O’nun sayesinde siyasetin Bir ülke geleceğindeki önemini 16 yaşında öğrenmiştik. Her Cuma günü kompozisyon derslerinde Siyah renkli deri çantasını açar, derse başlamadan,
Bakın çocuklar, Akşam Gazetesinde Çetin Altan neler yazmış…
Veya bir başka Cuma günü…
Bakın çocuklar Milliyet Gazetesinde Refiğ Cevat Ulunay diyor ki ? Diye söze başlar . her hafta bir gazete kupürünü bize okur, arkasından da yorumlardı. Önde oturanlar önceleri sıkılsa da kısa süre sonra Tahsin Hoca’nın “ Cuma sohbetleri”nin tutkulu aboneleri olmuştu.
Cuma günleri sosyal içerikli konularda kompozisyonlar yazılır. Ertesi hafta hataların kırmızı kalemle belirtildiği kağıtlar dağıtılır. Üzerine konuşulurdu. Eğer dağıtılan kağıtlara rağmen sizin kağıdınız gelmedi ise; çantadan ayrı olarak çıkarılır. Yazan onore edildikten sonra, notu söylenir genel de de “10” olurdu. Ayıptır söylemesi benim de kağıdım 2 defa sonradan çıkmıştı, Hoca’nın siyah renkli deri çantasından….
Bir edebiyat dersinde, Yahya Kemal’in “Endülüs’te raks” şiirini işleyecektik. Sıra ile şiiri arkadaşlar okuyor. Kaldığı yerden yanındaki devam ediyordu. Nihat Sami Banarlı’nın kalın Edebiyat kitabında şiirin “ Şeytan diyor ki; sarmalı, 100 kere öpmeli” diye başlayan mısraı Sansür edilmiş …  geçilmişti. Sıra bana tam orada gelince sansürlü bölümü de okuyuvermiştim. Çok hoşuna gitmişti, “ Teşekkür ederim Erdal… sanat , sanat içindir. ”Sen doğrusunu yaptın demişti. (Biraz bencillik ettim, galiba özür dilerim. İnanın katre abartı yok yazdıklarımda……)
O, yıl sonu geldiğinde herkesin notu iyi idi. Ama önde oturanların notları biraz daha yüksek , ondanda önemlisi, hepsinin yüreğinde dolu, dolu, yaşamımız boyunca sürecek “ Tahsin Yaşamak” hayranlığı oluşmuştu. İnsan sevgisinden.. hoşgörüsünden.., Ayakkabı boyasından...Kolalı gömleğinden. Kulaklarımızdan hiç silinmeyen, kulakları okşayan kadife ses tonuna kadar….

Yıllar sonra ,  Sanıyorum 1990’lı yılların başı idi… bir gün Çamlık’ta karşılaştık Tahsin Hocamla. Yılların yorgunluğu ile elindeki 2 poşeti bile taşımakta zorlanıyordu. Artık sırtında kolalı gömleği ile kravatı yoktu ama.. yine de tam bir “Karşıyaka Beyefendisi” idi. Yüzündeki hatlarda binlerce öğrenciye örnek olmanın gururunu gördüm o anda… Yardım için poşetlere uzandım. “Teşekkür ederim Erdal , Daha çok erken” dedi. Elini öpmek için eğildim. Direndi..
- Benim çocuklarım el öpmemeli. Dedi
- Size olan saygımı ifade etmenin başka yolunu bilmiyorum. Dediğimde… direnci kırıldı,elini uzattı. Öptüm.
- Dilerim sen de eli öpülecek bir öğretmen olmuşsundur. Dedi. Söyleyecek söz bulamadım..Tahsin Hocamı bir daha görmedim. Ama sanıyorum artık yaşamıyordur… Saygı ile anıyorum. Özlüyorum…Arkasında derin izler bırakan örnek insanı…. Hocaların… Hocasını…

NOT: Hocam ,yalnız şarkı söylemeyi beceremezdi. Son dersimizde. Sınıfça bir şarkı söylemesinde ısrar edince:
“Pek söyleyemem ama…Siz istiyorsanız, söylemeden olmaz” deyip; Nikagos Ağa’nın Muhayyerkürdi eseri….

Var mı? Hacet söyleyim ey gülşenim
Ben kulunum, sen efendimsin benim.

Şarkısını söylemişti de, hem şarkıyı okuyuşunu beğenmemiştik, Birbirimize bakıp, bakıp gülmüştük, hem de koskoca Tahsin hocamızın birisine kul olmasını!!!!!!! bir türlü içimize sindirememiştik… Hey gidi.. günler hey…43 yıl geçmiş üzerinden…

7 yorum:

Unknown dedi ki...

Erdal Ağabey,
hocanız Tahsin Yaşamak'la ilgili yazdığınız o güzel dizeleri okudum. Bir öğrencinin öğretmenine karşı ne kadar yüce duygular beslediğini çok güzel yansıtıyor. İnanın okurken gözlerimden yaşlar boşaldı.
Edebiyata olan merakınız çok açık, gerçekten imla kurallarına çok uygun (çoğu kişi buna önem vermese de, ben çok dikkat ederim)yazıyorsunuz. Elinize, yüreğinize sağlık.

Şirin Yörük

Melda Ok dedi ki...

Hocaların...Hocası, benim de hocamdı ama İngilizce hocamdı.Ayrıca aile dostumuzdu.Bizim Çamlıktaki evimizin arka bahçe duvarı onun evinin giriş duvarı idi.Haftada 3 veya 4 defa gider gelirdik ama her
gün balkondan balkona seslenmeden yapamazdık.Tahsin hocamın sesi çok
güzeldi ve bize her derste ingilizce şarkılar söylerdi????
Onu 4 veya 5 sene oluyor Alzheimerden kaybettik.Her zaman ona hiç yakışmayan bir hastalıktan
gittiğini düşündüm.Çoğu kitaplarını
bana devretmişti,bilmiş gibi.Şimdi de eşi Servet Hocamla ayni dostluk
ilişkileri içindeyiz.Benden de senin güzel hikayenin pek güzel olmayan sonu....Sevgiyle kal.Mine
Melda Ok.
22 Nisan 2009spoidi

Gunaydan dedi ki...

1976 yılında ki öğretmenim saygıya değer," Erdal Önal" inanın sizde tahsin hocamın dediği gibi elleri öpülecek bir öğretmensiniz...sizi dün buldum, binlerce kez ellerinizden öpüyorum...

H.Sacit Özerol dedi ki...

Hocaların hocası olmak!... Ne hoş bir sada... Düşünüyorum da kaldımı acaba böyle latif ve zarif hocalar?
İşte o hacanın yetiştirdiği öğrenciye bir bakınız; nasıl bir öğretiyi aşılamış; aradan geçen bunca yıldan sonra onun eseri olduğunu ince mi ince bir uslup ile aktarmakta... İmrenmemek mümkün değil. Eğer sağ isen hocam seni tanımak ve ellerinden, gözlerinden öpmek görevimdir. Şayet Rahmete kavuşmuşsan, sana ne mutlu, arkanda seni anan senden aldığı feyz ile bu yazıları yazanların olması. Gıpta etmemek elde değil sana büyük insan...

whitebarba dedi ki...

Sayın Tahsin Yaşamak benim de hocamdı.Anılarınızı paylaştığınız için size çok teşekkür ediyorum.Sayım hocamızı saygı ve rahmetle anıyorum.Fikret Esmerok

Unknown dedi ki...

Ben 1956 senesinde orta 3 de tanimistim.anlattiklariniz aynen dogru.sevgi
Dolu bir hoca.ne varki talih ona aci bir darbe vurdu,haylaz oglu eski arabaci sokaginda bir gece yarisi olduruldu.katili yillar boyu bulunamadi.
Allah rahmet eylesin.o yillarda hemen butun hocalarimiz saygi deger insanlardi.simdi eger bu satirlari okuyan orta okul ve lise 1 arkadaslarimdan(isimlerini hatirladiklarim,kamil sonmezler vefst etti,ayhanco,husnu alles,metin altiok vefat etti,buji unal,demiray,kivilcim elicin,goksen yurugor avustralyada,omer kalafatcilar,guler usmen,,dilek,ege,izver,husamettin,orhan gencay,merih,mustafa,onder,ve hafizamin aczi dolayisi ile benim ismini animsayamamabragmen ,1955_1956_1957 yillarinda karsiyaka orta 3 ve lise 1
Den simalarini hala hatirlayacagima inandigim arkadaslarimin mesajlarini
Gorursem cok mutlu olacagim.Nevzat ucer.




Unknown dedi ki...

Ben 1956 senesinde orta 3 de tanimistim.anlattiklariniz aynen dogru.sevgi
Dolu bir hoca.ne varki talih ona aci bir darbe vurdu,haylaz oglu eski arabaci sokaginda bir gece yarisi olduruldu.katili yillar boyu bulunamadi.
Allah rahmet eylesin.o yillarda hemen butun hocalarimiz saygi deger insanlardi.simdi eger bu satirlari okuyan orta okul ve lise 1 arkadaslarimdan(isimlerini hatirladiklarim,kamil sonmezler vefst etti,ayhanco,husnu alles,metin altiok vefat etti,buji unal,demiray,kivilcim elicin,goksen yurugor avustralyada,omer kalafatcilar,guler usmen,,dilek,ege,izver,husamettin,orhan gencay,merih,mustafa,onder,ve hafizamin aczi dolayisi ile benim ismini animsayamamabragmen ,1955_1956_1957 yillarinda karsiyaka orta 3 ve lise 1
Den simalarini hala hatirlayacagima inandigim arkadaslarimin mesajlarini
Gorursem cok mutlu olacagim.Nevzat ucer.